Hamdi Döndüren Kimdir?

İslam âlimi | 12 yorum

Hamdi Döndüren Kimdir

 

Uludağ Üniversitesi İslam Hukuku Öğr. Üyesi Doç. Dr. Hamdi DÖNDÜREN Kimdir?

1943 Balıkesir doğumlu. Hıfzını ikmal ettikten sonra İmam Hatip Lisesi ve genel liseyi bitirdi. İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü ve İ.Ü. Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu.

Balıkesir merkez valiliği ve Çanakkale Bozcaada Müftülüğü görevlerinde bulundu.

20.4.1975 tarihinde Konya Yüksek İslâm Enstitüsüne İslâm Hukuk ve Fıkıh Usulü Öğretim Üyesi olarak atandı. Aynı görevi 6.11.1973 tarihinden bu yana Bursa Yüksek İslâm Enstitüsü ve U.Ü.İlahiyat Fakültesinde sürdürmektedir.

Ankara Ü. İlahiyat Fakültesinde 1978'de İslâm Hukuku alanında başladığı doktora çalışmasını 1983'te tamamladı. 25.10.1998 de de doçent unvanını aldı. 1986'da Suudi Arabistan İmam Muhammed b. Suud el-İslamiyye Üniversitesinin daveti ile bir süre bu üniversitede araştırmalar yaptı.

Müellifin İslâm Hukuku ve İslâm İktisadı alanında yayınlanmış çeşitli eserleri, makale ve araştırmaları vardır.

- Delilleriyle İslâm Hukuku, Şahıs, Aile ve Çözümlü Miras.

- İslâm Hukukuna Göre Alım - Satımda Kâr Hadleri

- Çağdaş Ekonomik Problemlere İslâmi Yaklaşımlar

- İbn Abidin Tercümesi Fihristi ve Terimler Sözlüğü

- Ehl-i Sünnetle Şia Arasındaki Görüş Ayrılıkları (terceme basılmadı)

bunlar arasındadır.

Para, Kredi, Enflasyon, Şirket, İslâm Bankacılığı, Mudarabe, Sermaye Riski ve Faiz, Para vakıfları, İşçi ve İşveren gibi günümüz ekonomisinde karşılaşılan çeşitli problemlerle ilgili araştırmaları vardır.

 

ALTINOLUK- Bir ilmihal çalışması yaptınız. Nedir ilmihalin önemi sizce?

Doç. Dr. DÖNDÜREN - İlmihal her Müslüman fert ve ailenin el kitabıdır. Onda ortak konular, erginlik çağına ulaşır ulaşmaz başlayan istisnasız sorumluluklar yer alır. Belki evlenme, boşanma, miras daha sonraki yılların problemidir. Fakat temizlik, ibadet ve insana gerekli diğer temel bilgiler mesela bir ceza hukukundan önceliklidir.

ALTINOLUK - Bir ilmihalde bulunmasını zaruri gördüğünüz özellikler ne?

Doç. Dr. DÖNDÜREN - Bir ilmihal istisnasız her Müslümana gerekli olan zaruri bilgileri kapsamalıdır. Bu bilgiler de inanç, ibadetler ve günlük olarak karşılaşılan helal ve haramlar şeklinde özetlenebilir. Bunlara "öncelikli bilgiler" diyebiliriz. Çünkü inancı bozuk, Allah'a kulluktan nasibi olmayan kimsenin İslam'ın diğer hükümlerine uyması beklenemez.

ALTINOLUK - Müslümanın ana kaynaklarla irtibatının kopmaması için hazırladığınız ilmihalde kaynakları göstermeye itina gösterdiniz. Bu konuda neler söylersiniz. Nasıl çalıştınız?

Doç. Dr. DÖNDÜREN - Hazırladığımız "Delilleriyle İslam İlmihali İnanç, İbadet ve Günlük Hayata Dair hükümler" adlı ilmihalde meselelerin dayandığı ayet ve hadisleri vermeye çalıştık. Bununla okuyucuyu doğrudan vahiy ve sünnetle karşı karşıya getirmeyi amaçladık. Çünkü ashab-ı kiram ve onlardan sonraki yakın nesillerde İslam toplumu ana konularda doğrudan vahiy ve sünnet kaynağından haberlidir. İlim ehli fetva verirken dayandığı meselenin dayandığı delili de genel olarak zikretmektedir. İslam, akıl sahiplerini muhatap alır. Bu yüzden ayet ve hadislerin doğru mealini okuyan bir Müslüman bunu muhakeme edebilir. İlmihaldeki yer yer diğer mezhep görüşleriyle karşılaştırmalar yapılmıştır. Çünkü artık gerek hac ve umre ve gerekse turizm hareketleri sonucu İslam aleminde, çeşitli mezheplere mensup Müslümanlar temas halindedir. Bir cemaatle namazda farklı mezhepten olanlar birbirinin farklarını görebilmektedir. Bu yüzden diğer mezhep görüşlerini İslam'ın zenginliği olarak değerlendirmek mümkündür.

ALTINOLUK - İlmihaller, İslami bilgilenmede hangi ihtiyacı hangi seviyede karşılıyorlar. Bütün bir İslam'ı dercetme imkanı olabiliyor mu?

Doç. Dr. DÖNDÜREN - İlmihaller, İslami bilgilenmede kişiyi temel ve zaruri bilgilerle mücehhez kılar, fakat İslami bilgilenmenin tümü alınmış olmaz. Çünkü İslami hükümler pek çok alanları ilgilendirir. Devletler hukukundan, İslam bankacılığına, şirketler hukukundan, miras ve arazi hükümlerine had cezalarına kadar pek çok İslami hüküm vardır ki bunların bir ilmihalde dercedilmesi kanaatimizce zordur.

ALTINOLUK - Günümüzde Müslümanın bilgilenme ihtiyacı ile ilmihallerin bu ihtiyaca ne kadar cevap verdiği hususunu değerlendirir misiniz?

Doç. Dr. DÖNDÜREN - Günümüz Müslümanı ilmihal bilgileri ile yetinmemelidir. Gerçi bazı ilmihaller muamelat konularına da yer vermektedir. Fakat bu ilave bilgiler asıl ana konuların kısa geçilmesine ve delillerin zikredilip değerlendirilmesine imkan bırakmamaktadır. Vahiy ve sünnetten soyutlanmış kısa kuru bilgiler toplum üzerinde yeterli kadar etkili olamamaktadır. Özellikle, İslam dinini ilmihaller yoluyla "îtikad, ibadet ve ahlak"tan ibaret bir din olduğu imajını uyandırmaktan sakınmak gerekir. Çünkü böyle bir kanaat, dinin yalnız kalb işi olarak algılanmasına yol açmakta; evlenme, boşanma, ticaret, insanlar arası ilişkiler, miras, akitler ve benzeri hükümler gözardı edilmektedir. Halbuki İslam bir bütündür ve bu konularda da helal, haram, mekruh, fasit veya batıl gibi esaslar getirmiştir. Bu esaslar namaz, oruç, hac ve zekata ilişkin hükümlerden ayrı ve farklı değildir. Sadece bu hükümlerden bazıları -had cezaları gibi- İslam Devleti eliyle uygulanır. Diğerleri gücü yettiği ölçüde fert eliyle uygulanır. Çünkü Allah (C. C.) kişiye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemez.

ALTINOLUK - Diyelim ki mükellefiyet çağına gelmiş bir Müslüman var. Böyle bir Müslümana nasıl bir bilgilenme seyri öğütlersiniz?

Doç. Dr. DÖNDÜREN - Mükellefiyet çağına gelen bir müslümanın öncelikle edineceği bilgiler ilmihaldeki sıraya göre olmalıdır. Hatta uzunca "Giriş" kısmında verdiğimiz temel bilgiler de kendini tanıma, Rabbini bilme ve yaratılış sebebi gibi konularda imanda alt yapı için gerekli bilgilerdir. İman ettikten sonra bir İslam beldesinde erginlikle tüm ibadet ve muamelatın rüşd yaşını gerektiren hükümleri dışındakilerden sorumluluk başlar. Bu yüzden önce temizlik, abdest, boy abdesti, namaz ve oruç konularına sıra gelir. Kanaatimizce, yedi bölüm halinde hazırladığımız ilmihalin ilk altı bölümü öncelikle önem sırasına dizilmiştir. Bu da; l. bölümde temel ve hazırlık bilgileri, bundan sonraki yedi bölümde; l) İman, 2) Temizlik, 3) Namaz, 4) Oruç, 5) Zekat, 6) Hac, Umre ve Kurban.

Sekizinci bölüm ise günlük hayatla ilgili helallar ve haramlar, mekruhlar konusunu kapsamaktadır. Bu bölümde yiyecekler içecekler, giyim eşyası, eti yenen ve yenmeyen hayvanlar, evlenilmesi caiz olup olmayan kimseler ve ticaretle ilgili çeşitli hükümler gibi pek çok hüküm yer almıştır. Bunların dayandığı vahiy ve sünnet kaynakları da genel olarak verilmiştir.

ALTINOLUK- İlmihali hazırlar ve İslam'ın bir teklifini Müslümanın önüne sunarken "Müslüman gayr-i İslami şartlar içinde bu hükümleri ne kadar yaşayabileceğini" düşündüğünüz oldu mu? Yani İslam'ın, gerçek manada ve gönül huzuru içinde yaşanacağı ortam, İslam'ın bütün hayatı düzenlediği ortamdır, diyebilir miyiz?

Doç. Dr. DÖNDÜREN - İlmihali hazırlarken, Müslümanın gayri İslami şartlar içinde bu hükümleri ne ölçüde yaşayabileceğini düşündüğümüz oldu. Fert olarak yaşanması mümkün olan hükümlerden bir Müslüman hangi şart altında olursa olsun sorumluluktan kurtulamaz. Bu konuda bir üstadın yıllar önce bir konferansta verdiği namazla ilgili bir örneği sunmak isterim. Şiddetli fırtınadan gemisi batan bir yolcu denizde tutunduğu bir kalas parçasıyla dalgalarla boğuşurken bir namaz vaktinin çıkmak üzere olduğunu anlasa, önce abdeste niyet eder, suyun içinde olduğundan abdestli sayılır, sonra başının hareketleriyle seferi olarak namazını tamamlar,

Gayri İslami ortam elbette ibadetlerin de tam ve gönül huzuru içinde yapılmasına engel teşkil eder. Ekonomik hayat Müslümanın aleyhine sonuçlar verecek şekilde düzenlenmiş olur.

İslam'ın gerçek anlamda ve gönül huzuru içinde yaşanacağı ortamın, İslam'ın bütün hayatı düzenlediği ortam olduğunda şüphe yoktur. Çünkü o ortamdan zengin huzur bulur, yarınından endişe etmez, yoksul zekat fonundan gerekli desteği görür, mesken problemi, yeterli olmayan maaş ve ücretler, tüm öğrenci kredileri dahil zekat fonunun el atmadığı alan kalmaz. Nakit para, altın ve gümüş stoklarının, ticaret mallarının yüzde iki buçuk, tarım ürünlerinin onda veya yirmide bir, madenlerin beşte bir ve hayvanların türüne göre çeşitli oranlarda zekata tabi olduğu ve bütün bu güçlü ekonomik kaynağın yoksul kesimin ihtiyaçları için kullanılacağı düşünülürse, geniş bir kesimin bu sonuçtan mutlu olacağını söylemek güç olmaz.

Prof. Dr. Hamdi Döndüren ile Mülakat

 

"Prof. Hamdi Döndüren, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde öğretim üyesi. İlahiyat alanlarıyla ilgili çok sayıda ilmi makalesi bulunan hocamızın, çok rağbet gören kitapları da bulunuyor. Bunlardan bazıları:
İslâm Hukukuna Göre Alım-Satımda Kâr Haddi ,Delilleriyle İslâm İlmihali,Delilleriyle Ticaret ve İktisat İlmihali,Delilleriyle Aile İlmihali,İslâmi Ölçülere Göre Ticaret Rehberi,Günümüzde Vakıf Meseleleri

Hocam sizi fıkıhla ilgili çalışmalarınızla tanıyoruz. İslâm’la ilgili konuşma ve yazılarda sık karşılaştığımız kavramlardan biri fıkıh. Bu ifadeden ne anlamalıyız? 

Fıkıh ilmi, kişinin ibadet ve muameleler konusundaki davranış biçimini inceleyen bir bilimdir. Bu yüzden, inancın amel yönünü bu ilim ortaya koyar. Namaz kılma şeklinden, oruç, zekat ve haccın ifası; ticaret hayatından helâl ve haram sınırlarının belirlenmesi fıkhın konusudur. Bunları bilmeden yanlış davranışlardan korunmak mümkün olmaz.

Fıkıh kavramından söz ederken, karşımıza kaçınılmaz olarak “fakih” kavramı çıkıyor. Fakih kimdir? Günümüzde din adına konuşan popüler hocalara fakih diyebilir miyiz?

Fıkıh ilmini delillere dayanarak ortaya koyan ve bu konuda yeni meseleleri çözme melekesi kazanan kimseye fakih denir. Gerçek fakihin müctehid olması gerekir. Ancak, önceki müctehidlerin görüş ve fetvalarını naklederek, delillerini tartışarak tercihler yaparak fıkıh ilminde otorite olanlar da vardır. Burada delillere, vahiy ve sünnet kökenine bağlı kalarak fetva veren ve mesele çözen fakih İslâm’ın sınırları içinde kalmış, kendi hevasına göre fetva veren, bu sınırlara tecavüz etmiş olur.

Bugün için bir fakih ihtiyacından söz edebilir miyiz? Böyle bir ihtiyaç varsa, fakihler nasıl yetiştirilebilir?

Fıkıh ilmine her devirde ihtiyaç olmuştur. Müminler oldukça da buna ihtiyaç devam eder. İslâm günlük hayatta herkese hakkı olanı veren, haksızlığın karşısında olan bir dindir. Mü’minde “hak”, “haksızlık”, “zulüm” kavramlarının anlamı önce kendi hayatında şekillenirse başkasına örnek olur. Mü’min ne hak yer, ne de hakkını yedirir. İkisi arasında tercih yapmak zorunda kalırsa, hak yememeyi tercih eder. 

Fakihin yetiştirilmesi, serbestçe ilim çalışması yapılan, vahiy ve sünnet çizgisinde araştırma yapan kurumlarda olabilir. Günümüz şartları bunu gerektirmektedir.

Hocam, hadis ilminde bir ravinin rivayet ettiği hadise güvenilip-güvenilemeyeceğini ortaya koyan bir takım şartlar var. Bunların başında da malumunuz hadis rivayet eden alimin amelî ve ahlâki durumunu inceleyen “adalet” şartı geliyor. Fıkıhta da hangi fakihin fetvasına güveneceğimizi gösteren böyle somut ölçüler var mı?

Elbette... İslâm adına Kur’an ve Sünnet’ten hüküm çıkarmak durumunda olanlarda şu şartlar aranır:

1. Arapça’yı iyi bilmesi 
2. Kur’an ilmini özellikle hüküm ayetleriyle ilgili incelikleri iyi bilmesi, 
3. Hadis ilmini, özellikle hüküm hadislerini bilmesi, 
4. Üzerinde icma ve ihtilaf edilen konuların bilinmesi, 
5. Kıyası bilmesi, 
6. Hükümlerin amaçlarını bilmesi, 
7. Doğru bir anlayışla takdir gücüne sahip olması, 
8. En önemlisi iyi niyetli ve sağlam akide sahibi olması.

Kötü niyet zamanla düşünceyi de kötüleştirir. Bu yüzden büyük müctehidler fıkıhla meşgul olmazdan önce, ihlas ve takvalarıyla meşhur olmuşlardır. İhlaslı kimse gerçeği nerede bulursa bulsun kabul eder, taassub göstermez. Bu gibi fakihler: “Bizim görüşümüz doğrudur fakat yanlış da olabilir. Başkalarının görüşü yanlıştır, doğru da olabilir” demişlerdir.

Sizin çok rağbet gören ilmihal çalışmalarınız var. Neden ilmihal?

Bizim üç tane ilmihal çalışmamız oldu. İkisi ibadetlerle ilgili, birisi ticrat hayatı ile ilgili, bir diğeri ise aile hayatı ile ilgili. Son çıkan “İslâmi Ölçülerle Ticaret Rehberi” ise daha çok pratiğe yönelik olup, ticaretle uğraşan esnaf, sanatkâr ve sanayicilerin ve bu konuda bilgilenmek isteyenlerin günlük hayattan alınan uygulama örnekleriyle konuları daha iyi anlaması için kaleme alınmıştır.

Günlük hayatta dışa yansıyan ameller herkesi ilgilendirdiği için bunlardan önde gelenleri üzerinde ilmihal adı altında birkaç kelime yazmaya çalıştık.

İlmihalin sınırları dışında kalan, kişilerin çeşitli durumlarına göre değişiklik arzedebilecek teferruatlı konuları nereden öğrenmeliyiz? Herkes fıkıh kitaplarına başvurabilir mi?

İlmihal sınırları dışında kalan fıkıh usulü, hikmet-i teşri, muamelatın ve ukubatın diğer konuları için, günümüzde telif ve tercüme güzel eserler meydana geldi. Bunları toplumun ilim sohbetleri olarak okuması, müzakere etmesi mümkün. 

Mesela; İmam Bükeyr şöyle diyor: “Ben, Muvatta’ı İmam Malik’in ilim, meclisinde en az 14 defa kendisinden dinledim.” Muvatta hüküm hadislerinin ve günlük hayatla ilgili sünnetin toplandığı güzel bir hadis mecmuası. Birara Abbasilerde kanun metni olarak uygulanması istenmişse de İmam Malik, bunun İslâm’ı daraltma anlamına gelebileceğini düşünerek muvafakat etmediği nakledilir. Günümüzde hadis kitaplarının pek çoğu Türkçe’ye çevrildi ve faydalı telifler meydana getirildi. Bunlardan günlük hayatta pratik değeri olan seçilerek sohbet kitabı gibi müzakere edilebilir.

Fakih geleneğinin kesintiye uğradığı günümüzde, kimlere fetva sorabiliriz? “Bilmiyorsanız zikir ehline sorun” mealindeki ayet-i kerime bu noktada devreye girebilir mi?

Fakih geleneği kesintiye uğradı mı? Her devirde fıkih ilmiyle uğraşan ve bu konuda derinlik kazanan kimseler olmuştur. Burada, ehil olanı yetiştirmek toplumun görevidir. Yetişmiş olanı arayıp bulmak ve güvenilir ilim adamına meselelerimizi sormak gerekir. Herkesin herşeyi bilmesi mümkün olmaz. Bu yüzden Kur’an-ı Kerim’de “bilmediğinizi bilenlere, ehl-i zikire sorup öğrenin” buyurulması bir metot ve yol göstermedir. Ehil olan kişi o konuda fetvayı verince, toplumun sorumluluğu kalkar.

Hocam, günümüzde mevcut fıkıh külliyatı üzerine yoğun eleştiriler var. Sizce bu eleştirel yaklaşım ve yapılan eleştiriler doğru mu?

Mevcut fıkıh eserleri üzerinde eleştirilerde haklı yönler bulunabilir. Çünkü bu eserler öncesinin problemlerini alıyor. Bunların günümüze uyarlanması ve yeni meselelerin de fıkıh usulü metotları çerçevesinde ele alınıp çözülmesi gerekir. Fakihler kendi dönemlerinde çıkan yeni bir meseleyi “biz bilemeyiz” diyerek askıda bırakmamıştır. Mesela; kan nakli, organ nakli, enflasyon, tüp bebek gibi eskiden bilinmeyen ancak günümüzde ortaya çıkan meselelerin çözülmesi gerekir. Bunların çözümü için ciddi araştırmalar günümüzde de yapılmıştır. Bunları yabana atmak doğru olmaz.

Bugün bazı hocalar, adına “selefilik” dedikleri bir tavır öneriyorlar. Yani, “fıkıh külliyatı yerine doğrudan Kur’an ve Sünnet’e başvurun” diyorlar. Ne dersiniz?

Selefilik, Hz. Peygamber ve dört halife dönemini esas almak anlamında ise buna kimsenin itirazı olmaz. Zaten dört mezhep imamı da o dönemi esas alarak problemleri çözmeye çalışmışlardır. Ancak bununla, bütün bir fıkıh mirası, dört mezhebin ve diğer bağımsız çalışmış müctehitlerin yorum ve ictihatları bırakılsın, yeniden Kitap ve Sünnet yorumu yapılsın görüşü kastediliyorsa, yüzyıllara yayılan güçlü bir fıkıh mirasını kenarda bırakmak akıllıca olmaz. Daha önce yapılan yorucu çalışmanın yerine, boşuna kaybedilecek büyük mesailer geçer ve bu durum yeniden vakit kaybettirebilir. Bunun yerine, önceki zengin fıkıh mirası üzerine yeni meseleleri bina etmek ve mirası geliştirmek daha isabetli ve akıllıca olmaz mı?

Hocam, son olarak, Allah’ın rızasını arayan bir mümine, hayatını yönlendirmede nasıl bir yol izlemesini tavsiye edersiniz?

Allah’ın rızasını arayan mü’minin, sağlam bir rehbere danışarak hayatını yönlendirmesi, öncelikle okuyacağı eserleri belirlemesi, bunları müzakere ederek amel etmeye çalışması uygun olur. 

Süre sınırlı, yapılacak iş çok. Bu yüzden çok ayrıntıya dalmadan, kısa ve özlü eserlerden başlayıp önce bilgilenmek, sonra amel etmek ve sözlerin en güzeli olan Kur’an’ı tefsirlerinden anlamaya çalışmak mü’minin önde gelen işi olmalıdır.

Vaktinizi ayırdığınız ve kıymetli fikirlerinizi okuyucularımızla paylaştığınız için çok teşekkür ediyoruz hocam.

Ben de teşekkür ediyor, Allah’ın hoşnut ve razı olacağı ilim ve amele bizleri yönlendirmesini niyaz ediyorum.

Semerkand Dergisinden alınmıştır."

10397 görüntüleme

Yorum YapYorumunu Paylaş

Facebook Hesabınla yorum yapabilirsin

Hamdi Döndüren için yapılan 12 yorum bulunmaktadır.

  1. serkan eraydın

    08.04.2012

    21 nci yüzyılda böyle düşünen insanların bulunması çocuklarımız açısından kaygı verici. Fakat bu tip insanlar toplumda ateistlerin çoğalmasına yol açıyor. Tuzla Belediyesi tarafından bu şahsın bir kitabı "aile ilmihali" dağıtılıyormuş..O kitaptan bazı alıntıları okuyunca kendimi bir an için zifiri karanlık bir ortamda hissettim ve dehşete kapıldım. Daha sonra 21 yüzyılın iletişim çağı olduğunu , karanlık düşünceler kadar aydınlık düşüncelerin de mevcut ileri iletişim teknolojileri ile hızla yayıldığını ve bilgi çağı olan çağımızda zifiri karanlık düşüncelerin bir kısım eğitimsiz insanlar tarafından benimsensede , topluma yön verecek olan eğitimli kişilerce asla benimsenmeyeceği gerçeğini düşünerek teselli buldum.

  2. sayın hocom ben denizlide bir tütcarım işimiz gereyi bazen nakit sıkıntımız oluyor arkadaşımdan hatır ceki alıp bunu bankaya kırdırsam işimi görsem fayiz yemiş olurmuyum

  3. şamil yücel

    01.09.2013

    Prof. Dr. HAMDİ DÖDÜREN’E AÇIK MESAJIMDIR. KURAN VE KADIN Ey bizleri doğuran kadınlarımız sizlere iki mesaj sunuyorum. Birisi yobazların Allah’ın katındandır dedikleri kadınlar için gönderilen mesaj. Diğeriyse Allah’ın kulu Atatürk’ün sizler için buyurduğu mesaj. ALLAH’IN MESAJİ: Kim ki aşağıdaki hurafeler için Allah’ın katındandır diyorsa, o Allah katında günahkâr, insanlık huzurunda ise suçludur Bu tipleri aralarında barındıran ve bunlara sesiz kalanlarda onlar kadar günahkâr ve onlar kadar suçludur. Allah kadın düşmanı mı? Bunca aşağılamayı kadına reva gören bir dinin kutsallığı ulur mu? Bugün İslam bu rezilliğin bedelini ödüyor. Ya bunlara duyarsız kalan kadınlara ne demeli? Akıl taşıyorsun habersiz varlık. Allah, kimini kimine üstün kılmasından ötürü ve erkeklerin mallarından sarf etmelerinden dolayı, erkekler kadınlar üzerine hâkimdirler. İyi kadınlar gönülden boyun eğerler. Ve Allah’ın korumalarını emir ettiğini kocalarının bulunmadığı zamanda koruyanlardır. Serkeş kadınlara öğü

  4. öğüt verin, yataklarında onları yalnız bırakın, nihayet dövün. Size itaat ediyorlarsa, aleyhlerine yol aramayın. Doğrusu Allah yücedir. Büyüktür”. (Kuran: nisa 34) “Eğer yetimlerin haklarını gözetemeyeceğinizden korkarsanız, size helal edilen kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın ve eğer bu takdirde adaletli davranamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir kadın ile veya sahibi bulunduğunuz cariye ile yetinin. Bu, azmamanız, haksızlık yapmamanız için daha elverişlidir.”( Nisa:3) “ Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin eşlerini ve Allah'ın sana bahşettiği savaş esirleri arasından sağ elinin altında bulunanları sana helâl kıldık. Seninle beraber hicret eden amcanın, halanın, dayının ve teyzenin kızlarını da helâlkıldık. Eğer Peygamber kendisiyle evlenmek isterse, kendisini mehirsiz olarak peygambere bağışlayan herhangi bir mümin kadını da inananlara değil de sadece sana helâl kıldık. Sana bir sıkıntı olmaması için, biz, eşleri ve câriyelerihakkında onlara neyi farz kıldığımızı kesinlik

  5. le biliyoruz. Allah çok bağışlayıcıdır; çok merhametlidir”.(Ahzap.50 Kuran) “ Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini yanına alırsın. Sırasınıgeri bıraktığın kadınlardan dilediğini yanına almanda da sana bir günah yoktur. Onların gözleri aydın olup üzülmemelerine ve kendilerine verdiğin ile hepsinin hoşnut olmalarına en elverişli olan budur. Allah kalblerinizdekini bilir. Allah her şeyi bilir ve yumuşak davranır.”( Ahzap 51 Kuran) :15) “İki kadının şahitliği bir erkeğin şahitliğine bedeldir. Biri unutursa diğeri hatırlasın”.(Kuran: Bakara:282). -Mirasta, kadına bir, erkeğe ikidir,(Kuran Nisa:11)). - Kadınlar sizlerin tarlasıdır. Dilediğiniz yerden girin.(Kuran Bakara: 223)) - “Meryem’i tüm kadınlara üstün kıldım”.( Kuran Ali İmran:42) Zina eden erkek ve kadının her birine yüzer değnek vurun.( Kuran Nur: 2) “ Zina eden kadınlarınız için, dört tanık getirin. Onlar tanıklık ederse, Allah o kadına doğru yol gösterinceye kadar onu evden dışarı çıkarmayınız.”( Kuran nisa15. “Yeminleri b

  6. ozmada, ipliğini kuvvetle büktükten sonra bozup parçalayan karı gibi olmayın.”( NAHL-92 Kuran) ). “Eğer koca, eşini ikinci talaktan sonra üçüncü defa boşarsa, artık başka bir kocaya varıp ondan boşanmadıkça, o kadın ilk kocasına helâl”( Kuran bakara 230) Namaz kılarken-önünüzden: Domuz, Köpek ve Kadın geçerse o namaz bozulur. ( Hadis). Bana cehennem gösterildi çoğu kadınlarla doluydu. (Hadis) . Kadın, aklen ve dinen noksan yaratılmıştır. ( Hadis) ATATÜRK’ÜN MESAJI: İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Kabil midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki bir cismin yarısı toprağa bağlı kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin? ‘ ‘Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın’ ‘Bazı yerlerde kadınlar görüyorum ki, başında bir bez, peştemal veya buna benzer bir şeyler asararak yüzünü, gözünü gizler ve yanından geçen erkeklere karşı arka

  7. sını çevirir veya yere oturarak yumulur. Bu tavrın manası neye delalet eder? Medeni bir millet anası, bir millet kızı için bu garip şekiller, bu vahşi vaziyet nedir? Bu hal milleti çok gülünç gösterir ve derhal düzeltilmesi lazımdır’ ‘Onlar yüzlerini cihana göstersinler ve gözleri ile cihanı dikkatle görebilsinler. Bunda korkulacak hiçbir şey yoktur. Önemli olarak şunu ihtar edeyim ki, bu halin muhafazasında inat ve taassup, hepimizi en az kurbanlık koyun olmak istidadından kurtarmak lazım. Hamdi Döndüren: 76 MİLYONUN HUZURUNDA SORUYORUM. Siz Allah’ın kadınlar için yukarıdaki mesajı gönderdiğine inanıyor musunuz? Sen ananı, karını ve kızını domuz yerine koyar onlara geri zekâlı der misin? Allah kadın düşmanı mı? Kadınlarımız ve insanlık âlemi için hangisi daha yaralıdır? Allah’’in mesajı mı? Yoksa Atatürk’ün sunduğu mesaj mı? Yanıtınızı istiyorum. Bakın kadınlar için aşağıda ne diyorsunuz? Kadın erkekle tokalaşmaz. Kadın 9 yaşında evlenebilir. Erkek 4 kadın alabilir. Kadın ve gâvurdan

  8. şamil yücel

    01.09.2013

    tanık olmaz. Akraba evliliği cazdır. Doğum kontrolü yasaktır. Kadını iz bırakmadan dövün. Evlilik dışı ilişkide erkeğe 100 sopa kadına recim. Prof. Dr. Hamdi Döndüren.

  9. Coskun aksu

    07.03.2015

    """"75 e yakın yıllık fiziki beden ve aynı tefrikat*hendese-kıstas * cebır terennumu ile lackalasmıs terennumlerinizi tefsir - tahlil paftası ile sacmalamalarınızx muhakkak din ve vecibelerine temasaa da yeni nesillerı olumsuz etkilemektedir....Lacka beyniniz ve sacma acıklamalarınızı alarak lagv olunuz...Kendi gibi softa sacmalayıcılarınızla kapalıdevre sohbetle terkolunuz....Def-ı arz olunuz hoca efendi....Siz malum ki cılk mertebede bir badem asamasında kendinizle bogusur olmussunuz...Aczsiniz....Acınacak...

  10. “Allah’ın varlığına sözde değil, özde inanıyorum"cümlenizle daha sonraki yazdığınız cahilce tenkitlerinizin ne büyük bir çelişki oluşturduğunu farkedemeyecek kadar akli dengeniz bozuk durumda. Allah size acısın ve akıl versin.” ( Diyanet Başkanlığı) EMEKLİ BİNBAŞI. DÜŞÜNÜR VE ARAŞTIRMACI. (SEN DÜŞÜNME!)

  11. Hamdi Döndüren

    27.05.2017

    Şamil Yücel beye, Yukarıda yaptığınız alıntılar bana ait değil. Benim Aile İlmihali kitabımda böyle ifadeler yok. Siz 12-15 yıl önce benim bilgim dışında bir Belediyece evlenenlere hediye olarak verilen kitabımın ilgisiz bir aileye ulaşması ile cımbızlanan bazı kelime ve cümlelerin saptırılmış şekline aldanmışsınız. Eserin son baskısını alıp tefekkür ederek okumanızı tavsiye ederim. Belki o zaman sizinle yazışmak söz konusu olabilir. Kafanız o kadar karışık ki, sure ve ayet numaralarını da verdiğiniz Kur'an ayetlerini kafanızdaki karanlık düşüncelere alet ederek tahkir ediyorsunuz. Sizi Kur'an çizgisinde tutmak isteyen veya buna zorlayan yok, takdir sizin. Ancak, benim eserimde olmayan "Kadın erkekle tokalaşmaz. Kadın 9 yaşında evlenebilir. Erkek 4 kadın alabilir. Kadın ve gâvurdan tanık olmaz. Akraba evliliği caizdir. Doğum kontrolü yasaktır. Kadını iz bırakmadan dövün. Evlilik dışı ilişkide erkeğe 100 sopa kadına recim." ifadelerini, sizin gibi çarpıtarak yıllar önce yazan birisinde

  12. Hamdi Döndüren

    27.05.2017

    Yukarıda yapılan eleştiriler için yapılan -Z O R U N L U B İ R DEĞERLENDİRMEDİR- Bir Süre Önce Bir Yayın Organında, “Delilleriyle Aile İlmihali” kitabımızdan yapılan alıntılarla ilgili Olarak eleştiri sınırlarını aşan yayınlar konusunda, aşağıdaki açıklamayı yapma zorunluluğu doğmuştur: Adı geçen eser 1995 yılında basılan ve ailede karşılaşılan problemleri fıkıh kaynaklarına dayalı olarak inceleyen bir çalışmadır. Büyük ölçüde aileyle ilgili tarihi uygulamaları içermekte, Hanefi mezhebi esas alınmakla birlikte, çeşitli mezhep görüşleri verilmekte, bununla okuyucunun ufkunun açılması, esneklik alanının ortaya çıkarılması ve günümüz sosyal ve aile konularıyla bir karşılaştırma yapılması amacı gözetilmiştir. Buna göre, bağlamından koparılarak, yeni ek ya da çıkarmalar yapılarak sunulan iddialar, eserin konu bütünlüğü içindeki yeri ve genel mütalaalarımız aşağıya çıkarılmıştır: 1) Eserin “Sunuş” kısmında yer alan Arapça besmele ve “Cihad çağrısı” iddiası. Dini nitelikli eserl

Hamdi Döndüren hakkında yorumunuzu paylaşın